15 Mayıs 2013 Çarşamba

Persona


Hayallerinin başladığı yerden çökelim. “Kadın, ev olabilir değil mi?” demiştin.

Tutkuları destekleyen ve dolduran her şey bizim için hoştur; tıpkı tersine olanları zayıflatıp güçsüzleştiren şeyin rahatsız edici olması gibi. Karşıtlık birinci etkiyi ve hüner ikinci etkiyi taşıdığı için, anlığın belli eğilimlerde birinciyi isteyip ikinciyi tiksinmesine şaşırmamak gerekir.

Güneş:
Kulağımda batıyor,
Sanırım sessizlik gelecek ardından….

Persona olarak kıçına taktığın maske, nasıl yaşamanı zorunlu kılan ise bu maskeyi akşam eve gittiğinde çıkarmak zorunda kalman, güneşin kulağında bıraktığa sessizlik izine saygısızlıktır.

Çok kişi gibi sende personanın egemenliğindesin. Kendini, kendi kollarına almak istersin. Koruluklara çekilme zamanı geldiğinde sempatik sinir sisteminin başkaldırısı açığa çıkacaktır. Aynı Kant’ın terlememek için yavaş hareket etmeyi seçmesi gibi sende susacak ve o maskenin doğduğu andan itibaren senin bir arketip olarak seçtiğin anlatım biçimin olduğunu kavrayacaksın.

İlişki yokluğu izlenimleri - kişileri birbirinden ayırır.

İnsan bir mahkemenin yitirilmesi ile kedere ve oğlun doğumuyla sevince kapıldığında, anlık bu devinimi yerine getirebileceği bir hızla boş nesneden getirebileceği yıkım, getirici nesneye geçince, duygulardan birini öteki ile yumuşatmayı pek başaramayacak bir ilgisizlik durumu içinde aralarında kalakalır.

Ancak korkunun belirsizlik ile bir bağlantısı yoktur. Canı gökyüzünde sıkılan herkes bilir ki; sezgi öbür işlevlere göre daha üstündür. Herkes, kendini en yüce temel sayar. Bu işlevsellik persona’nın içe çöküşüdür.

Tüm insanlığın malı olarak hizmete açılmış insanlar tanıdım. Kolektif bir özellik göstermek herkese nasip olmaz. Hep aynı cevaba geldiğimiz üzere, emosyon ile duygu arasındaki fark personanın maskesi altında görülen sessizlik hissine tekabül eder.

-nereden
de-
(uçan dutlar,
 düşen kuşlar – o.a)



Marcos Valle - Previsão Do Tempo 

Majical Cloudz - Illusion