Bizler ayı kaybettik, serin, parlak, daima değişen ayı.
Sinirlerimizi okşayacak, ışıltısının ipek elleriyle yumuşatacak, serin varlığı
ile sakinleştirecek olan odur. Çünkü ay, su dolu bedenlerimizin, öfkeli
bilincimiz ve nemli tenimize ait soluk bedenin hanımı ve annesidir. Ay,
kollarımızın arasındaki büyük, serin Artemis gibi bizi sakinleştirebilir ve
iyileştirebilir. Ama onu kaybettik, aptallığımız yüzünden ona önem vermedik ve
şimdi bize kızgın bir şekilde bakmakta ve öfkeli kırbaçlarla bizi
kırbaçlamakta. Ah, gece göğünün kızgın Artemis’inden sakının, Kibele’nin
kininden sakının, boynuzlu Astarte’nin intikamından sakının![Apocalypse,DHrL]
Eksik olan şeyin ne olduğunu düşündükçe sabırsızlanıyorum,
düşündükçe bedenimdeki maddelerin bozulması hızlanıyor, daha basitleşiyorum.
Hücrelerimde meydana gelen bu katabolizm son paragrafın işareti.
“Güneşe domuzlar gibi çıplak yatıp güneş banyosu yapmak
istiyorum. Bizi ısıtan, bronzlaştıran o güneş içten içe bizi ayrıştırmakta-bunu
aynen sizler gibi bende sonradan öğrendim.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder