Null yeni sayısı ile anaakım medya tarafından artık içi
fazlasıyla boşaltılmış olan direniş kavramına alternatif bir bakış getiriyor.
"Uyanış olmadan bilgiyi, onun icadı olmadan hakikati
anlatmaya çalışıyor."
Muhtemel ilerleyen günlerde pek çok alt metin ile kendini
çoğaltmasını beklediğim pdf formatındaki dergiyi ücretsiz olarak aşağıdaki "KÜLT
NEŞRİYAT" linkinden edinebilirsiniz.
http://kultnesriyat.wordpress.com/null/
Dergi Yazar Künyesi:
Nurşen Bakır, Carol Hanisch, Nil Göksel, Özgür Uçkan, Ulvi
Yaman, Altuğ Işıgan, Tansu Açık, Şenol Erdoğan, Barış Yarsel, Gügenç Korkmazel,
Nikolaos Stelya, Hüseyin Özinal, Deniz Cansever, Emre Karacaoğlu, Jeremy Utku
Rıfat, Güneş Aras, İbrahim “Jeusalem” Beyazoğlu, Nazar Erişkin, Kamil Savaş,
Halil Duranay…
İçinden:
-İnsan direndikçe uğruna başkaldırdığı değerleri daha da
tanımlamaya ve tanımladıkça kendi ezilme tarihi içinde derinleştirmeye başlar.
-Direnmekle frenkçede aynı kelimeyle dile getirilen direnci,
sonra protestoyu da ayırtetmeli.
-Dünyanın ölümlü oluşu insanı isyan ettirir kuşkusuz, ne ki
bu ölüm görece adil ve evrenseldir. Kültürün neden olduğu ölüm ise öyle değil:
olmayabilecekken bilerek ve istenerek öldürülür, ölüme terk edilir kişi.
Kişinin ölümüne yol açan nedenler de özeldir, yani kültüreldir, tarihseldir, o
dönemin iktidarının keyfine bağlı gerçekleşir.
-Her zaman iki biçimde direnilir: Varoluş koşullarının önüne
dikilen engelleri ortadan kaldırmak ya da varoluş koşullarını sürdürmek için.
Üstün körü bakınca aynı şey gibi bile görünebilirler. Oysa birbirini yiyen iki
güç olarak, direnişte birbirine direnen iki karşıt şey olarak ortaya çıkarlar.
-Çünkü isyan, bildiğimiz gibi, “göt ister”.
-Direnmek ya da diğer eylemsel sapmalar, vajinal kıbleden
bulaşan, önceden de belirttiğimiz üzere, kesinlikle memeli ilkelinin çıkış
pratiklerinde yatan bir faaliyet bütünüdür. Ontolojik kaygıların
temellendirmesiyle birlikte, ideolojinin praksisleriyle özdeşleştirilen bir
tutum takip edilmiştir ancak bunun diğer sosyal anksiyetelerden bir farkı
yoktur, tarihsel kırılma noktaları da buna örnek teşkil etmektedirler.
-Direnmek yaratmaktır. Çünkü direnmeden insan olamazsınız,
insanın ayırt edici yeteneği ise yaratmaktır. Direniş ideolojik değil
varoluşsaldır. Çünkü yaratıcıdır… Deleuze “direnmek yaratmaktır” derken, sadece
Gezi’ye de slogan olmuş şu veciz sözü kast etmiyordu: “İktidar hayatı hedef
aldığında, hayat iktidara direniş olur”. Kastettiği aynı zamanda şuydu:
direnişin politikası aslında şimdiki zamanın politikasıdır. Çünkü yeni yaşam
tarzlarını yaratmak şimdiki zamanı dönüştürmekle, şimdiki zamana direnmekle
mümkündür.
-Şimdilerde bir toplum fikri veya modelini bile imgemizde
canlandırmayı denemek de anal bir sızı. Sırf içerik yerine geçeceğini
düşündüğümüz eklentilerle etik yönden
acil soru(n)ları tavsatmakla yetiniyoruz. Hepimiz çıkmazdayız ve bıçak sırtında
yaşamaya devam ediyoruz.
-Aynı şekilde devletin iktidarını sınırlama iddiasındaki
sivil toplum kuruluşlarının her biri devasa bürokratik aygıtlara dönüşerek
devletin rolüne talip olurlar. İktidar karşıtlığından iktidar sahibi olmaya
giden büyüme denilen bu süreç, hiçbir zaman iktidarın kendisini sorgulamaz.
-Direnmek, belki gerçekliğe sırtını dönmektir. Ancak hem gerçekliği kuran değerleri yok
etmek, hem de onun sınırlarını kabul etmek mümkün değildir. Michelangelo’nun
bir taş parçasının içinden, Davut’un ruhunu çıkarma aşamasında,
delikli-kullanılamaz bir mermer üzerinde çalışmak zorunda kaldığı anlatılır. Bu
sınırlılıkları hesaba katan bir şekil yaratabilmiş olması, onun yeteneklerinin
kanıtıdır. Dönüştürmeyi istediğimiz dünya üzerinde tarih daha önce
çalışılmıştır ve içi büyük ölçüde boştur. Ancak yine de onu değiştirip yeni bir
dünya inşa edecek kadar yaratıcı olmamız gerekiyor.
-Tanıklık etmeye zorlandığımız cinayet, bütünün bütünlüğünün
asla olmadığını kavraması ve her an içinde kendisini gösterebilecek bir kopuşun
ya da ayrılmanın kaygılı tahammülsüzlüğüdür. Bütünün içinde gerçekleşecek
herhangi bir kopuşu ya da ayrılmayı tasfiye etmeye girişmesiyle karşı
karşıyayız. Bu tasfiye girişimi, zamanı gelmediği halde, kendi içinde
kendisiyle nefes alıp veren bir diriliği öldürme gayretiyle girişilmiş yarım
yamalak bir intihar denemesidir. Kendi kendini iğdiş etmeye yeltenme ve sonrası
yüzleşeceği amorfluğa dayanamayacak olmasının ağır bilançosu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder