30 Temmuz 2013 Salı

Pornografide Sınıfsız Toplum İdeali


“Pornografide sınıfsız toplum ütopyası, sınıfları ve onların cinsel eylem içindeki biçim değiştirmelerini (transfigürasyon) birbirinden ayıran özelliklerin, karikatürleştirmesiyle sunulur. İnsan başka hiçbir yerde, karnavallardaki maskeli geçitlerde bile, tamda durum onları en aykırı yollarla hem ihlal ettiği hem de feshettiği anda, elbiselere kazınmış sınıfsal işaretlere yönelik böylesi bir ısrar bulunmaz.
 
Antik dünyada buna benzer yegane şey, gerileme dönemindeki klasik sanat için bitmek tükenmez bir esin kaynağı olan, insanlarla tanrılar arasındaki aşk ilişkilerinin temsilidir. Bir tanrıyla cinsel bir birliktelik yaşayan şaşkın ve mutlu ölümlü, kendisini tanrısal olanlardan ayıran sonsuz mesafeyi bir anda hükümsüz kılar; buna karşılık, tanrının başkalaşıp bir hayvana dönüşmesiyle aynı mesafe -bu kez tersinden- yeniden oluşur.” [Giorgio Agamben]
 
Oynamak haz duymaktır.
 
Baştan çıkaran cinsel persona, kendi sınıfsız toplumunu yaratırken bir prizma etkisi oluşturur. Kendini çoğaltarak aynanın tekil evresine karşı iç içe geçen bir ordu yaratır ve onun yokluğu ile izleyeni bozguna uğratır. Oyunu gizlice sürdürmeyi düşleyen toplum, artık arzunun kendi hedefi olmuştur.
Sınıfsız toplumu sürdürme çabasını güden striptiz sahnesini düşünün. Gösterilen mutluluk her zaman için bir anekdot, yakalanan bir hikaye, bir andır. Hiçbir zaman doğal bir hikaye, sahiplenmeye yönelik bir irade değil, sadece elbiseleri ortadan kaldırmaya yönelik ve iktidara gölge düşürme gücünün tek efendisi olmuştur.
Agamben şu soruyu sorar: “Pornografik filmlerde izlediğimiz karakterler bizim hayatlarımızı seyretseler ne söylerlerdi?” Cevap sorunun içindedir. Asıl önemli olan, düşlerimizi yaşamayı öğrenmekten ziyade, onların bizim hayatlarımızı okumayı öğrenmesidir.
Son söz filmden bir kareye aittir: kamerayı delip geçen ve gözlerinizin en derinlerine bakan suje,  ahlaksız lütfün geldiği anlamsız ve yapay bir an yaratır.
İşte o an, bütün düşler kendine bir kurban seçme ve her şeyi göze alıp saf tutku olarak belirmeye başlar. Arada sınıf kavramı erimiştir ve gözlerinizin açtığı yapay çukurlardan gösterilen objeye yöneldiğiniz o anda, şair bir yerlerden kulaklarınıza fısıldar:
“Bu an karşılığını bulmuş arzunun yüze çizdiği hatlardır / Ancak bir fahişede karşılığı bulunan.”
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder