“Pornografide sınıfsız toplum ütopyası, sınıfları ve onların
cinsel eylem içindeki biçim değiştirmelerini (transfigürasyon) birbirinden
ayıran özelliklerin, karikatürleştirmesiyle sunulur. İnsan başka hiçbir yerde,
karnavallardaki maskeli geçitlerde bile, tamda durum onları en aykırı yollarla
hem ihlal ettiği hem de feshettiği anda, elbiselere kazınmış sınıfsal
işaretlere yönelik böylesi bir ısrar bulunmaz.
Antik dünyada buna benzer yegane şey, gerileme dönemindeki
klasik sanat için bitmek tükenmez bir esin kaynağı olan, insanlarla tanrılar
arasındaki aşk ilişkilerinin temsilidir. Bir tanrıyla cinsel bir birliktelik
yaşayan şaşkın ve mutlu ölümlü, kendisini tanrısal olanlardan ayıran sonsuz mesafeyi
bir anda hükümsüz kılar; buna karşılık, tanrının başkalaşıp bir hayvana
dönüşmesiyle aynı mesafe -bu kez tersinden- yeniden oluşur.” [Giorgio Agamben]
Oynamak haz duymaktır.
Baştan çıkaran cinsel persona, kendi sınıfsız toplumunu
yaratırken bir prizma etkisi oluşturur. Kendini çoğaltarak aynanın tekil evresine
karşı iç içe geçen bir ordu yaratır ve onun yokluğu ile izleyeni bozguna
uğratır. Oyunu gizlice sürdürmeyi düşleyen toplum, artık arzunun kendi hedefi
olmuştur.
Sınıfsız toplumu sürdürme çabasını güden striptiz sahnesini
düşünün. Gösterilen mutluluk her zaman için bir anekdot, yakalanan bir hikaye,
bir andır. Hiçbir zaman doğal bir hikaye, sahiplenmeye yönelik bir irade değil,
sadece elbiseleri ortadan kaldırmaya yönelik ve iktidara gölge düşürme gücünün
tek efendisi olmuştur.
Agamben şu soruyu sorar: “Pornografik filmlerde izlediğimiz
karakterler bizim hayatlarımızı seyretseler ne söylerlerdi?” Cevap sorunun
içindedir. Asıl önemli olan, düşlerimizi yaşamayı öğrenmekten ziyade, onların
bizim hayatlarımızı okumayı öğrenmesidir.
Son söz filmden bir kareye aittir: kamerayı delip geçen ve gözlerinizin
en derinlerine bakan suje, ahlaksız lütfün
geldiği anlamsız ve yapay bir an yaratır.
İşte o an, bütün düşler kendine bir
kurban seçme ve her şeyi göze alıp saf tutku olarak belirmeye başlar. Arada
sınıf kavramı erimiştir ve gözlerinizin açtığı yapay çukurlardan gösterilen objeye
yöneldiğiniz o anda, şair bir yerlerden kulaklarınıza fısıldar:
“Bu an
karşılığını bulmuş arzunun yüze çizdiği hatlardır / Ancak bir fahişede
karşılığı bulunan.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder