Seslerin dünyasını gittikçe daha zenginleştirmek gerekir.
Duyarlığımızı bir gereksinime cevap vermektedir bu. Nitekim deha sahibi bütün
çağdaş bestecilerin en karmaşık disonanslara yöneldiklerini görüyoruz. Bu
besteciler katışıksız sesten uzaklaşarak neredeyse gürültü sese ulaşıyorlar.
Bu gereksinim ve bu eğilim, tam anlamıyla gürültülerin bağıntı haline
getirilmesi ve seslerin yerine konması yoluyla karşılanabilir.
Orkestradaki çalgıların kısıtlı tını çeşitliliğinin yerine
özel mekanizmalarla elde edilen gürültülerin sınırsız tını çeşitliliğini koymak
gerekir.
Her gürültüde, düzensiz titreşimlerin arasında bir de genel
ve ağır basan bir ton vardır. Dolayısıyla bu tonu taklit eden çalgılar
yapılarak tonların, yarım-tonların ve çeyrek-tonların yeterince geniş bir
çeşitliliği kolayca elde edilebilecektir. Bu tonlar çeşitliliği, bir
gürültüde ki karakteristik tınıyı ortadan kaldırmayacak, ama genişliğini
büyütecektir.
Gürültünün çeşitliliği sınırsızdır.
Gerçekten yetenekli ve atılgan bütün genç müzikçileri,
bileşimlerindeki farklı ritmleri ana tonlarını ve ikincil tonlarını kavramak
için bütün gürültüleri gözlemlemeye çalışıyoruz. Gürültünün çeşitli tınılarını,
seslerin tınılarıyla karşılaştırırsak, birincilerin ikincilerden ne kadar da
çeşitli olduklarını görecekler. Böylece gürültüler kavrayışı, zevki ve tutkusu
geliştirilmiş olacak. Fütürist gözlemlerimizle zenginleştirilmiş olan
duyarlılığımız fütürist kulaklara da kavuşacak. Endüstri kentlerimizdeki
motorlar, birkaç yıl sonra, her fabrikayı ,baş döndürücü bir gürültüler
orkestrasına dönüştürecek tarzda, hep bir ağızdan ustaca, ezgiler
söyleyebilecekler.
"the art of noises, corsa venezia"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder